Angaje olandan uzak durun!

İnsanların ve ve toplumların gerçekleşen eylemler üzerinden ilerici ve gericisi olduğu gibi, sanatçıların da ilerici ve gericileri vardır. Sanatta, adına sanatçı bile denilmemesi gereken gerici iş sahipleriyle, işleriyle ilerici olup, yeniyi hedefleyen insanlar bir aradadır ve ayrıca iki uç arasında kalan çeşitli kalibrelere sahip sanatçılar vardır. Hep söylediğim; bunlar arasındaki ayrımı ve kalibre farklarını ortaya koyabilmenin yegane yolu, sanatın üstün örneklerini tespit edip, bunlarla yan yana getirmek ve bir karşılaştırmaya gitmektir. Bu, en sağlam ve güvenilir yoldur. Ancak, sanatın üstün örneklerinin tespitini herkes yapabilir mi? İşte büyük sıkıntı tam da bu noktadır. Bu yönde bir bütünsel sanat algısı gerekmekte, bu algıya ulaşabilmekse- sanatçı anlamında- ne yazık ki herkes için mümkün gözükmemektedir. O zaman da dile getirdiğim yöndeki kalibre farkları da toplumlarda masaya net şekilde yatırılamamaktadır. Bu tespite giderken- izleyicide- sağlam bir göz, bilgi ve biriktirmiş bir göz hafızası ilk elden arananlardır.

Söz konusu kimsenin gözü nasıl bir sanat ortamından, daha doğrusu sanat ortamlarından beslenmektedir. Bugün bu beslenme için internet var denilmektedir; tamam bu çok olumlu bir olanaktır; iyi değerlendirildiğinde, ancak tarafsız olana internet ulaştırabilir mi? İnternet kaba bir toplanma ve toplama alanıdır sadece. Siz kendinizce, size en azından sınıflandırılarak sunumların yapıldığı müzeleri ve nitelikli kitapları inceleyerek net bazı yargılara ulaşabilirsiniz. Aslında bu da bir tarafa, ancak bir göz, doğru görmede bulunur veya bulunmaz. Bunun başkaca farklı bir açılımı da yoktur açıkçası. Kişi oldukça geri kalmış bir yapıta ileri muamelesi yapıyorsa veya tam tersi, henüz dekoratif olanla olmayanı ayıramıyorsa, kompozisyonla tasarımın farkında değilse o kişiye ne söylenebilir ki? Yaradan onun en büyük yardımcısı olsun demekten başka çaremiz kalmaz!

Gerçekten kişide bir şey olacak, ancak o zaman o bir şeyin üzerine bir takım inşalar yapılabilir. O inşaların doğru yapılıp, yapılmadığı da ayrıca başlı başına büyük bir sorundur. İşte elimizden geldiğince biz bu toplumda bu noktadaki kişilere yazdıklarımızla, konuştuklarımızla bir etkide bulunmaya çalışıyoruz. Yıllarca bu yönde karanlığın hakim kılındığı ülkemizde, aydınlatan bir işlev üstlendiğimizi düşünüyoruz. Bu ülkede  sanatta gerici beyin yıkamaların daha çok- hem de azımsanmayacak bir boyutta bu durum- olduğunu düşünüyoruz ve ilericiliğin ne ve nasıl bir şey olduğunu gösteren kitaplar kaleme almaktan ve konuşmalar yapmaktan o nedenle geri duramıyoruz, bundan da hem mutluyuz ve hem de büyük gurur duyuyoruz ve bunun olumlu dönüşlerini de alıyoruz.

Üç şeyden uzak durun: 

1. Kafa karıştıran ve sözde ağırlıklı olarak alternatif eğilimlerin sergilendiği bienallerden (bunu bütün bienaller için söylüyorum).

2. Ticari olan her türlü sanat organizasyonu ve eyleminden.

3. Derinliği olmayan illüstratif, dekoratif, kendini sürekli tekrar eden işlerden...

Nedeni; çünkü biricik olan yaratıcı sanat ve yapıtı buralarda bulunmamakta. Yaratıcı sanat ve yapıtları angaje olana, yani içine türlü politikaların girdiği alanlara alet olmaz, yapabiliyorsa bağımsız kalarak, bu özelliğini koruyarak eleştiride bulunabilir. Görsel sanatlarla ilgili biricik olanın tek ilgili olduğu yer plastik olan üzerinden, bütün sanat tarihini kendi gözünüz ve okumalarınız ışığında değerlendirmekten geçer, bunun başka yolu da yoktur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?

Emil Nolde ve manzaraları