Dada için: Küçük bir giriş
Dada’nın 5 Şubat 1916’da Cabaret Voltaire’in kuruluşundan başlayarak ve tüm canlılığını ortaya koyarak, bilhassa anti burjuva bir tavır olduğunu söyleyebilmek olası, zira yine de bu konuya şüpheyle bakmakta yarar var. Aslında Dada, dünyada özellikle faşizmin ve savaşın dışında, bambaşka idealler için yaşayan insanların olduğunu hatırlatması yönünde önemli bir işleve sahip. Tam anlamıyla bir anti sanat mantığıyla hareket ettiğini de vurgulamak gerek. Almanya’da başta Berlin Dada olmak üzere, Paris ve New York’a dek uzanan Dada, özellikle Almanya’da Dışavurumculuk ile ortak bir alanda mücadele vermiş ve en önemlisi Dışavurumculuk’un (Ekspresyonizm) tinsellik teorisine bir karşı inançla yaklaşmış olup, bu yaklaşımı, kanımca önemli bir doğurganlığın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, Dışavurumculuk, Dada’ya her şeyden önce diyalektik bir analoji olanağı sunmuştur. Bu analoji, Dada’nın bir tür kendini üzerinde sınadığı ayna olarak yorumlanabilir. Belirtmek gerek