Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dada için: Küçük bir giriş

Resim
Dada’nın 5 Şubat 1916’da Cabaret Voltaire’in kuruluşundan başlayarak ve tüm canlılığını ortaya koyarak, bilhassa anti burjuva bir tavır olduğunu söyleyebilmek olası, zira yine de bu konuya şüpheyle bakmakta yarar var. Aslında Dada, dünyada özellikle faşizmin ve savaşın dışında, bambaşka idealler için yaşayan insanların olduğunu hatırlatması yönünde önemli bir işleve sahip. Tam anlamıyla bir anti sanat mantığıyla hareket ettiğini de vurgulamak gerek. Almanya’da başta Berlin Dada olmak üzere, Paris ve New York’a dek uzanan Dada, özellikle Almanya’da Dışavurumculuk ile ortak bir alanda mücadele vermiş ve en önemlisi Dışavurumculuk’un (Ekspresyonizm) tinsellik teorisine bir karşı inançla yaklaşmış olup, bu yaklaşımı, kanımca önemli bir doğurganlığın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, Dışavurumculuk, Dada’ya her şeyden önce diyalektik bir analoji olanağı sunmuştur. Bu analoji, Dada’nın bir tür kendini üzerinde sınadığı ayna olarak yorumlanabilir. Belirtmek gerek

Kandinsky üzerine küçük bir görüşme

Resim
Soru.: Kandinsky üzerine okumalar yapınca, onun reprodüksiyonlarına bakınca çocuk saflığı dahası çocuk elinden çıkmış eserler olduğu hissine kapılıyorum. Sanat kavramı dolayısıyla sanatçının misyonu yaşadığı çağda Kandinsky algısı ile değişen, dağılan bir tavır geliştiriyor. Yanılıyor muyum? Kandinsky’nin algısı ve eserlerinin bugünün sanatına ne oranda etkisi olduğu üzerinden konuşalım isterim. Avangard sanatın neresinde Kandinsky? Onun duygusal yaratılış mitos’u nedir? Özkan Eroğlu.: Kandinsky’nin her yapıtında ancak kısmen çocuk saflığı bulunur denmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Sadece “Improvisation”larında, yani bir çocuk, mağara ressamı ve delilerde de bulunan içten gelerek doğaçlayarak yaptığı resimlerinde tam bir çocuk saflığı bulabilirsiniz. Sanatçının misyonu yaşadığı çağda Kandinsky algısı ile değişen, dağılan bir tavır tabii ki sergiliyor, çünkü kuramsal anlamda da düşünen bir sanatçı tipinin ilk ciddi örneklerindendir Kandinsky. Eli kalem tutan felsefi s

Türkiye'de sanat piyasası...

Resim
Sanat piyasası denilince, Türkiye'de, kuramla ve pratikle ilgili yanlara dayalı gerçeklerden çok uzak, tamamen düşük duygularla, cahillik dolu zevk ve yönlendirmelerinin geçerli olduğu bir ortamın olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyi "para"ya indirgeyen kaba bir anlayış bu, açılışlarda sanatı meze ve fon yapan... Kısaca kayda değer hiç bir ekonomisinin olmadığı cehalet ve yapay gösterişli bir ortamdan söz ediyorum sizlere. Sanat piyasası denilince bir serbest, bir de resmi taraf bulunur bilindiği üzere. Ülkemizde serbest tarafta ne olduğu hiç belli değildir. Adam, kadın paraya sıkışmıştır, elinden çıkarmak istediğini ilk gelene hemen satar; üstelik o satılan şu kadarmış, değerinin altında gitmiş hiç düşünmez. Resmi piyasaya ise müzayedeciliği iyi bildiğini sadece sanan bir kaç kuruluş, bir kaç kendini burjuva sanan aile hakim gözükmektedir, onların da piyasa falan oluşturma gibi dertleri olmadığı gibi, öyle bir güçleri de yoktur zaten, sadece aralarında top çevirirler