Bir Mitchell atölye görüntüsü ve...

İnstagram'da Joan Mitchell'in dışavurumcu, iç boşalmasına dayalı işlerinin yer aldığı bir atölye görüntüsünü görünce, iç'in ne kadar önemli olduğu ve ancak bu kanalla sanatta bir samimiyetin gelebileceği konusuna gene iliştim bir anda. Geçen gün yazmıştım resimleri üzerine; bu tip bir iç boşalmasını yaşayarak resim yapan bizden de Asım İşler var ve gene geldi aklıma. Bu sanatçılar, sıradan gözler için birbirinin aynı bile kabul edilir ve böyle bir cahillik ülkemizde de sıklıkla kol gezer, dikkati çeker ve hatta dünyada da böyle bir cahilliğe rastlarsınız; özellikle sanatça geri kalmış ülke insanlarında. Bu cahilliğin olmaması için, önce Mitchell'in yerini iyi tanımlayacaksın, daha sonra dünya sanatı kapsamında, onu benzer üsluplar boyutunda, samimi olanla olmayan ölçeğinde gözün ayırt edebilecek ve böylece sanatçıyı doğru şekilde konumlandıracaksın, böyle bir  konumlandırmadan sonra da Asım İşler'in ne olduğunu, nasıl bir plastik yapıyla hareket ettiğini işte o zaman anlayabilirsin; kısaca kapsayan ve kapsanan bağlamında uluslararası olandan ulusal olana geleceksin. Ancak bu işlemlerden geçmiş biri meseleyi hemen çözer, fakat geçmemiş olansa, geçmediği sürece hiç bir şansa sahip değildir. İşte ülkemizde görsel sanatlarda böyle ciddi bir problem yaşanmaktadır. Var olan plastik yapıyı anlayacak ehillik ne yazık ki yoktur. Bu olmadığı zaman da herkesi birbirine karıştırırsın sadece, iş arap saçına döner, çarşamba pazarı da haftanın her günü açık kalır. Hep söylediğim üzere kişi, sanat entelektüeli olamadığı sürece bu sıkıntılar da giderilemez.

Joan Mitchell

Bakınız geçenlerde yaşadığımız deprem hiç bir önlem alınmadığı gibi, toplanan paraların da başka yerlere harcandığını gösteriyor. Depremde durabileceğimiz boş alanların çok azaldığı vurgulanıyor. Tam bir geri kalmış Doğu toplumu (artık bizden başka böyle bir doğu toplumu da kaldı mı, bundan emin değilim) zihniyeti denir buna. Siz istediğiniz kadar vitrini düzenleyin, o bieaneli, bu küratörü getirin hiç bir şey değişmez, kafanız değişmedikçe. Yok! Ben bütün bunların bilinçli yapıldığını artık anlamış durumdayım. Türkiye'nin ilerlemesini istemeyenler var dıştan ve içten. Önünde sonunda ülkeyi Cumhuriyet öncesine götürerek, yarım kalan planlarını harekete geçirecekler; iş bu kadar net. Önce yıkacak birileri anlaşıldı, sonra da o yıkanlar kendilerine göre inşa edecekler; yani bugün üstü örtük dışa bağımlı olan ülke, adım adım aleni şekilde dışa bağımlı hale getirilecek. Ülkede sanat ve eğitim gibi (bilim demiyorum, çünkü özellikle eğitim olmadan bilimin "b"sinden bile söz edemezsiniz) bir toplumu ileriye taşıyacak alanların çorbaya dönüştürülmesi, dahası bu alanlarda cehaletin hakim edilmesi bundan. İşte buna sesi çıkmayanlar var ya, önemli noktalarda durup da ses çıkarmayanlar, işte onlara yuh olsun! Zira en büyük vatan ihanetini onlar yapmaktadır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?

Emil Nolde ve manzaraları