Plastik olanı şiire yaklaştırmak
Plastik olanı (resim, heykel ve mimari) şiire
yaklaştıranların kaybettiğini, kaybetme nedenlerinin de meseleyi
kırılganlaştıran, dahası plastik olanda yeni bir dilden uzaklaştıran, işi belli
cümle ve tümceler etrafında dolaşmaya neden bırakan bir sözlüğe hapis ve
buradan hareketle tekrara- eylemde ve
sonuçta tekrara- düşmeye, ele alınan işin sahibini ittiğini söylemeliyiz.
Yeknesaklaşan ve gittikçe sakil hale gelen bir durum ortaya çıkmaktadır yani,
en önemlisi de “efekt”lerin
kaldıramayacağı, onların onurunu kıran bir yere doğru yuvarlanması söz
konusudur... Bunun zararlarına Dada ve Sürrealizm işaret etmişti. Buna rağmen
aynı hatalara düşen, sanat yaptığını zannedenlerimizi görünce, sanat tarihinden
nasıl bihaber olduklarını da anlamış oluyor, o gayretlerin neden evrenselleşemediğini
daha da iyi anlıyoruz.
Özellikle soyut ve soyutlama
meselelerinde, şiirsel kılınan her durumda sözünü ettiğim- bir gıdanın vitaminlerini yok etme gibi- “efekt”ler yok olmakta, o zaman da izleyicinin sanatçıya ulaşan
kanalları (damarları) kopmuş olmaktadır. Fakat bu incelikli meseleleri görmenin
yolu, çok sağlam kuramsal alt yapıdan geçmektedir. Bu kuramsal yapı da en geniş
anlamda, özellikle temel yabancı diller üzerinden felsefe ve sanatta
düşündüklerini yazan bazı kimselerin dünyasına girmekle elde edilebilmektedir;
bu da fark ettiğimiz bir başka gerçektir.
Kurt Schwitters
Form’u doğru bir şekilde kuşatmadan
deform yapılamaz. Resmin temel kuralı deformasyondur; yani tüm efektler bu
deformasyona dayalı çıkarımlarla sağlanır. Birbirlerinden, ülkemizde
gösterildiği gibi ayrı değil aynı şeyler olan somut sanatta form nedenli önemli
ise, soyut sanatta da deformasyon o denli önemli bir konudur. Şimdi tam
anlamıyla “ifade” meselesine ulaşmada
ve orijinal veya yeni bir şeyin peşinde giderken “subjektive deformation” (öznel deformasyon) doğal olarak “objektive deformation”na (nesnel deformasyon)
tercih edilen bir şey olmalıdır. Buradan, öznel deformasyonları sulandıran bir
konu olan, ele alınan meselenin, tematik bağlamdan içerik’e doğru sözü edilen sulandıran
sıkıntılardan uzak tutulmasını gerekli kılar. Bu sıkıntılardan biri de plastik
sanatları şiirsellikle, hatta edebi olanla yıkamaya kalkmaktır. O an “ifade” denilen şey “dekorasyon” denen şeye döner. Buradan da şu söylenebilir: Öznel deformasyon,
kendini yok etmemiş efektleri de yanına alarak “ifade”ye, diğeri; nesnel deformasyon
ise “dekorasyon”a dönüşür. (Bu arada
Maniyerizm de küçümsenen bir şeydi sanatçılarca, maniere olmak aşağılamak için
bir nedendi. Fakat 16. yüzyıldaki büyük devrimi, o maniere olma dedikleri
algılar yarattı. Efekt konusunun da benzer bir kavram olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca bazı insanlar kitsch üretmekten de gurur duymaktalar; bu da asla
küçümsenemez.)
Benim vurguladığım efekt: Hareketleri
mutlak izlemesi gereken duyumsamaların (sanat yapıtı olacak inşanın
yüzeyindeki) doğal olan ve olmayan kaynaklarda gerçekleştiğini derin hislenme
aracılığıyla görmek anlamı taşır.
Alman sanatçı Kurt Schwitters şöyle
der; “seçilen elemanlar ister uzayda yer
kaplasın, isterse sanatçı yaratımlı sadece resim düzleminde bir yer işgal
etsin, hiç fark etmez. Çünkü geride bıraktığı, aldığı etkilerden kaynaklanan
efektleri çok önemlidir. Bu efektlerdir ki bir çalışmanın yapıta dönüşmesinde
etkin bir rol üstlenecektir. Efekt denilen şey, en başta önem noktaları denilen
durum tespit duraklarında oluşmaya başlar, daha sonra da izleyicinin gözüyle
birlikte ‘efekte efekt’ yüklenmeye başlar. Bu eklemleme kolay bir yol gibi
görünür, fakat değildir, zor olan bu yolda çok fazla üretmek, durmak bilmeden
çalışmak ve dahası ayıklamasını bilmektir. Bu bir sanat gezintisidir çıkılan ve
tanıyarak öğrenmeyi zorunlu kılar. Burada sanatçı kendisini tanır önce, sonra
çevresini de tanıyarak bir aura’ya ulaşır”(*)
(*) Hanne Bergius, “Kurt
Schwitters-Aspekte zu Merz und Dada”, Deutsche Kunst im 20. Jahrhundert Malerei
und Plastik 1905-1985, München, Prestel Verlag, 1986, s. 442.
Yorumlar
Yorum Gönder