Emil Nolde ve manzaraları

Önce sanatçı ile kısa bir bilgi verelim:
Nolde Emil (1867-1956) Alman ressam ve gravürcü Nordschleswig’de bir çiftlikte Emil Hansen ismiyle dünyaya gelmiştir. Daha çocukluğunda resme meraklı olan sanatçı, on yedi yaşında mobilya ve ağaç oyma üzerine eğitim almıştır. 1888’de de Karlsruhe Uygulamalı Sanat Okulu’na girmiştir. 1890’da Berlin’e taşınmış ve bir mobilya fabrikasında çalışmıştır. 1891’de İsviçre St. Gallen Endüstri Meslek Müzesi’nde görev alarak burada iki yıl bulunmuştur. 1897’de Jugend (Gençlik) dergisi sanatçının iki resmini yayınlamıştır. Bu iki kartpostal resmi öylesine ilgi görmüştür ki, sanatçı on gün gibi bir sürede bunlardan yüz bin adet bastırıp satmıştır. Nolde, böylece ressam olmaya karar vermiştir. Münih Akademisi’ne giremeyince özel sanat okullarında eğitim görmüştür. Özellikle Paris’teki Akademi Julian önemli bir yer tutar. 1901’de Danimarka’ya seyahat eder ve bu sırada düşsel manzarası “Vor Sonnenaufgang”ı (Güneş Doğmadan) yapar. 1901’de evlenir, Berlin’e yerleşir ve soyadını doğduğu yerin ismi olan “Nolde” olarak kullanmaya başlar. Bu yıldan sonra resimlerindeki renk tonları da açıklaşmaya başlar. 1906’da Die Brücke’ye katılır. İçine kapanık bir yapısı olan sanatçı, 1907’de Brücke’den ayrılır ve  ilk dini resimlerini yapmaya başlar. 1910’da bir başyapıtı olan “Tanz um das goldene Kalb” (Altın Dana Çevresinde Dans) doğar. 1911’de “Güz Denizleri” isimli serisine çalışmaya başlamıştır. Bu resimlerde tek tonlu deniz yüzeyi gökyüzüyle buluşmuş ve bundan sonra da Nolde’nin resimlerinde deniz öğesi önemli bir yer tutmuştur. 1911 sonrasında ilkel sanatın etkisine iyice giren sanatçı, Mısır, Asur, vb kültürlerle yakından ilgilenir. 1913’de Güney Pasifik Adalarına bir gezi yapar ve Yeni Gine vahşileri ve onların manzaralarını ele alan yapıtlar üretir. 1915-16’da Kuzey Almanya tersaneleri ve manzaralarına yoğunlaşır. 1927’de Seebüll’de kendine bir ev inşa ettirir. Yapıtları Nazilerce Yoz sanat sayılır. 1957’de de Seebüll’deki evi Nolde Vakfı olur (*).

Nolde'nin sanatında manzaralar oldukça önemlidir bence. Nedenine gelince, bir sanat yapıtı gerçeği üzerinden, sanatçısının vurgulamak istediği varyasyon olgunluğunun ne durumda olduğunu, sözünü ettiğim manzaralar üzerinden okuyabilirsiniz. Bir çok kimse bu manzara kompozisyonlarından sanatçının hem form, hem de içerik değişimlerini an ve an izleyebilir. Dışavurmada psikoloji faktörü önemlidir ve izlenme becerisine sahip izleyiciler tarafından rahatlıkla takip edilebilir. Dün de dört dinsel kompozisyonu üzerinden Rembrandt'ın varyasyonu nasıl ele alıp değerlendirdiğini anlatmaya çalışmıştım. Şimdi de aynı şeyin Nolde manzaraları üzerinden de yapılabileceğini vurgulamak isterim.

Bu manzaralarda uzamın, renk yüzeyleriyle resim alanı üzerinde izleyici gözde itme-çekmede bulunarak, temel ve değişken hareketlere neden olduğu konusunun çok önemli olduğunu belirtmeliyim. Yüzeylerdeki renkler tonları aracılığıyla psikolojik etkilerde bulunmaları bir yana, ayrıca söz konusu renk ve tonlarının itmeye ve çekmeye neden olan hallerle izleyiciye yoğun efektler sunduğu konusunun da altı çizilmelidir.

Bu ülkede uzam deyince akla gelenlere, üstelik somut veriler üzerinden bu konuyu değerlendiren Nolde gibi yaratıcı sanatçıların elinde nasıl da derinlemesine irdelendiğini gördükçe şaşırmamalı, bu işlerin köklerinin hem bizde hem de bizde olmadığının bilincinde olarak hareket etmemiz gerekir.

"Sanat yapıtı, farklı kavram, köken ve strüktürlere dayalı elemanlardan oluşur" vurgusunun gerçek vurgulayıcısı hem uygulama hem de kuram boyutunda Wassily Kandinsky'dir, sonrasında Nolde, Ernst Wilhelm Nay, Stella ve bizden Özdemir Altan bu Kandinsky mirasına kafa yoran kimi isimler olarak akla gelir.


(*) Ö. Eroğlu, Ekspresyonizm, İstanbul, Tekhne Yayınları, 2018, s. 71-72

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?