Gerçekler üzerine düşünürken 1

İslamiyetin varlığı ve bu varlığın üzerinden 4 ve 5 yüzyıl sonrası yani 11. ve 12. yüzyıllarda sanat ve bilimdeki özgür yoğunluk, konuyla ilgili herkesin dikkatini çekmiştir ve neden-sonuçları önemlidir.

11. yüzyıl sadece belirli bilimlerdeki çalışmaların doruk noktasına vardığı bir zaman dilimi değil, aynı zamanda ileriki yüzyıllarda bilimler üzerinde sürekli etkisi olacak "Doğa Felsefesi" ve kozmolojik bilimlerin de en aktif olduğu dönemdir. Bu, Ihvan-ı Safa, el Biruni, İbn Sina vb'lerin yaşadığı ve yazdığı bir dönemdir. Bu dönemde önemli hermetikler ve sufiler de yaşamıştır. Özellikle matematikte de önemli isimler yer almıştır.


12. yüzyılda da 11. yüzyıldaki kadar hızlı olmasa da İslam bilimi ve sanatları gelişmeye devam etmiş, böylece 11. yüzyılın gelenekleri Selçuklu devrine taşınmıştır. Bu iki yüzyıl İslam tarihinin en hareketli dönemidir ve belirgin eylem noktaları da Ihvan-ı Safa, el Biruni ve İbn Sina'dır. Bu noktalardaki "doğa felsefesi" meseleleri ve ele alınış şekilleri hem bir taraftan o günlerin kozmolojik gelişmelerinin neler olduğunu vurgulamamızı, diğer taraftan bu konuda ileriki zamanlarda neler olmuştur sorusuna da cevap bulmamızı sağlar.

11. ve 12. yüzyıllarda böyle bir yüksek manevi ve maddi boyut araştırmasının neden gerçekleştiği sorulabilir. İşte bu nokta, asıl önemli olandır. Bunun için iki yüzyılın tarihi şartlarına odaklanmak gerekir. Tarihi şartlara ise Sünni ve Şii ayrımı üzerinden bakılırsa, Emevi ve Abbasi dönemlerindeki Sünniliğin sanat ve bilimlerdeki gücüne karşı, bu iktidarla gelen merkezi gücün zayıflayıp Şii bakışın güçlenip serpilmesine bağlı önemli gelişmeler olduğu anlaşılabilir. Bu farklılığı anlamak 7-9 yüzyıllara bakmak gerekir. Özellikle Hermetik bilimler, Şii bakış açısına daha bu yıllarda girmiştir. Şiilerin Hermetizm'i önce kabul etmeleri, sanat ve bilimlerde öncü olmalarını sağlamıştır. Ayrıca eleştirel düşünceyi geliştirmelerini ve özellikle Aristoteles'in rasyonalizmi ve fiziğine eleştiri getirmelerine neden olmuştur. En son haliyle felsefe Şii perspektifine girdiğinde saf Aristoculuk şeklinde değil, bir "hikmet" şeklindeydi. Bu "hikmet" düşüncesinde ise İştiraki ve Gnostik doktrinler önemli bir yer tutmakta ve mantık birinci basamakta yer alırken, akla dayalı gerçekliklerin tefekkür edilmesiyle izlenebilecek discursive bilgi de temel bilgi şekliydi.

Sünnilerde Gazzali ve Fahreddin Razi gibi kelamcıların felsefi yöntemleri hariç resmi öğrenimde Hermetizm ve Peripatetik felsefeyle fazla ilgilenilmemiştir. Hatta başlangıcından itibaren Sünniler filozoflara Şiilerden çok daha fazla düşmanca davranmışlardır. Bunu, Sünni dünyasında artık yaşayan bir gelenek olmayan felsefenin işraki ve marifetle birleşmesinden ortaya çıkan hikmet şekliyle hala Şii dünyasında yaşanması gibi bir tarihi gerçekle doğrulayabiliriz.

Yararlanılan Kaynak: Seyyid Hüseyin Nasr, İslam Kozmoloji Öğretilerine Giriş, İstanbul, İnsan Yayınları, 1985, Çev. Nazife Şişman.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?

Emil Nolde ve manzaraları