Maskelerin arkasında bir yerde...

Türkiye'de ne yaşanıyor biliyor musunuz? Aynen şu: "Takılan maskeler ikinci bir mizaç olmuş durumda". Biriyle diyalogta iken maskeli mi maskesiz mi önce bunu sorgulamak zorunda kalıyor, hayli zaman kaybedip, yoruluyorsun önce, dolayısıyla bu durum iki kişiyle aynı anda bir diyalog mücadelesi vermek demek de olmakta ve yapay olan maske bir de ortalığı karıştırmakta, hangi yöne nasıl ve ne şekilde hitap edeceğinizi bilememenin büyük sıkıntısını yaşatmakta size. Zaten diğer taraftan bu toplum insanının cehaleti de başka bir sıkıntı. Afallayıp kalıyorsunuz öylece, donuyorsunuz ve şaşkınlık bile yaşayamadan zaman öylece ruhtan uzak bir şekilde akıp gidiyor. Aslında bir bakıma her şey ne kadar anlamlı ya da anlamsız sorgulamasını o kadar sık yapar hale gelmiş oluyorsun ki, bunun başlı başına kaos yarattığınınsa çok az kimse farkında...


James Ensor



Facebook'tan doğru ve yararlı paylaşımlar yapan Naz Sezer arkadaşım paylaşmış, tespit edilebilirse yazan kişiyi de verecek. O kişi aynen şöyle diyor ve içimizdekilere adeta tercüman olmuş durumda: 

ÖYLE BİR YERDEYİM Kİ...
Her geçen gün yaşam iyicene dayanılmaz ölçüde sıkıcı, anlamsız, saçma ve aptalca bir hal almaya başladı. İnsanların cehaletinden, tutarsızlığından, duygusuzluğundan, budalalığından, sığ görüşlülüğünden, kendini beğenmişliğinden, bilinçsizliğinden artık sıdkım sıyrılmış durumda. İçimdeki iyi duygular, safiyene duygular, düşünceler, hisler yaşama dair güzel olan, değerli ve ebedi olan ne varsa büyük bir ölçüde neredeyse yok denecek ölçüde önemini yitirdi. Çünkü içinde yaşadığımız ülke ve toplum öyle bir karışmış ki ortada istikrarlı hiçbir şey yok. Sistem, düzen herkesi robotlaştırmış, düşünemeyecek kadar sersemleştirmiş, içindeki ilahi olan ne varsa yok etmiş (bu yalnızca ekonomiyle hal edilebilecek bir meselede değil). Her şey sallanıyor, her şey tersine dönmüş; denge nedir unutulmuş, herkes ayrı bir ton da inliyor. Çevrede ciddi sorun ve konular üzerinde sohbet edilebilecek tek bir insan bile yok. Yetişkinler, en yaşını başını almış insanlar bile hala ilkel duygular ve düşünceler içerisinde yaşıyorlar. İnanın Böyle bir yaşam düzenine isim bile vermeye adlandırmaya, sıfatlandırmaya utanıyorum artık.

Geçmişte bir yerde okumuştum; "öyle bir an gelecek ki ölmek isteyeceksin, ancak ölemeyeceksin!" O an kapıda bence. Yani dünya oldukça kirletildi ve ağırlaştırıldı "insan" tarafından. Olan biten her şeyin sorumlusu gerçekten "insan". Demek ki "insan"ın da kafası kötü veya iyi olana çalışabiliyor. Bunun yaradılıştan gelen kötü ve iyi olduğuna çok eminim... İşte kıyamet kıyamet dedikleri böyle bir şey, bence daha ötesini aramaya gerek bile yok!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?

Emil Nolde ve manzaraları