Ütopya

Şu ütopya konusunda bir şeyler yazmanın zamanı geldi de geçiyor. Kısaca ütopya nedir?, TDK'daki karşılığı şöyle: "Gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce". Bir de filozofik olarak bakalım ütopyanın tarifine: "İdeal bir toplum düzeni ya da yönetim biçimi ortaya koyan tasarım" (Cevizci F.S, s.1906). Gelecek için bugünden söyleyecek olursam, doğaldır ki ütopya yapacağız; bundan başka da açıkçası ülkem için başka bir yol da yok! Ütopya düş mü, gerçek mi olur gelecekte, bu sizin söylediklerinize, belgeleriyle birlikte bıraktığınız yazdıklarınıza bağlıdır. Buna gelecek karar verir. Ancak bugünü doğru okuyan birinin gelecekte ütopik kalacağını hiç sanmam. Mutlaka yaptıklarında, yazdıklarında düş payı sabit kalacaktır, ancak bugünü doğru okuyan birinin geleceğe gerçekçi açılar bırakması olasılığı çok yüksek. 

Bugünü acımasızca eleştirmeyen birinin ütopyayı bırakın, yaşama şansı kalmaz. Yaşıyorsak ve bu kadar üretmiş ve  kırk yıl öncesine göre bunun sonuçlarını bugün olumlu olarak almışsak, ütopya yapmadığımız çok açık. Aynı durum, bence adıma geleceğe de taşınacaktır inancını hem de ısrar ederek taşıyorum; işte bu inançtır sonuca götüren ve asla ütopya değildir. Olsa olsa gerçeğe üstelik çıplak gerçeğe göre hareket etmek ve ondan yana tavır almak, sonuca gitmektir. 

Neyse bu yazıya neden, sabah sosyal medyada yaptığım paylaşım(*) ve Hollanda'da yaşayan birinin bu ve benzer paylaşımlarıma "siz ütopyacısınız" yaklaşımında bulunması. Bu kişinin hiç bir kitabımı okumadığını da biliyorum. Neyse bu kişi değil mesele, olgu önemli. Ancak birbirimizi duyumsamadan, dolayısıyla anlamadan hareket ettiğimizde bir amaca ulaşmak çok zor; bu da bir gerçek ve tabi yurt dışında yaşayanların Türkiye ile ilgili gerçekten kaygılananlarıyla kaygılanmayanları bir orana vurulsa sonuç ne çıkar, doğrusu bu konuda da ciddi şüphelerim var... 

Gençler, zihni genç olanlar demem o ki, ütopya iyi bir şeydir, tabi kurabilene, zira ütopya filozofik bir zihinsellik olarak eylemesi pek de kolay olmayan bir şeydir... Kurabilene ne mutlu, kurana helal olsun demek kalıyor sadece geriye; yani Sezar'ın hakkı Sezar'a teslim edilecek, benim insanım her şeyden önce bunu öğrenecek..!


(*) İçinde bulunduğumuz geniş bir coğrafyaya yıkım uygulanıyor, Türkiye’de ise bu yıkım, özellikle içerideki yıkımcıların işbirliğiyle çok sistemli gerçekleştiriliyor. Asıl siz, yıkım bittiğinde, eğer hayattaysanız yeniden inşa planınız var mı, o yeniden inşaya nasıl bir katkı sunacaksınız, bu yöndeki A, B, C planlarınız neler, bunları hazırlayın. Hayatta olamayacağınızı düşünüyorsanız, hazırlıklarınızı tüm belgeleriyle önünüzdeki kuşak/lara bırakın... Kısaca boş lafı, dedikoduyu, gıybeti, vs bırakın sadece çalışın...
Not: Ben kendi adıma bu konuda çok rahatım, dilerim yıkım tamamlandığı gün, temel görev noktalarındaki herkes bu gönül rahatlığında olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖZKAN EROĞLU KİMDİR?

Nasıl bir sanat eğitimi..?

Emil Nolde ve manzaraları